20. Yüzyılın Kabusu: Tiranlık Tehlikesi Geri mi Dönüyor?
Dünya

20. Yüzyılın Kabusu: Tiranlık Tehlikesi Geri mi Dönüyor?


05 October 20255 dk okuma1 görüntülenmeSon güncelleme: 05 October 2025

Timothy Snyder, İkinci Dünya Savaşı üzerine uzmanlaşmış dünyaca ünlü bir Amerikalı tarihçi. 2016'da Donald Trump'ın ABD Başkanı seçildiği dönemde kaleme aldığı "Tiranlık Üzerine Yirminci Yüzyıldan 20 Ders" adlı eseri, o dönemde büyük yankı uyandırmış ve satış rekorları kırmıştı. Aradan geçen yılların ardından, maalesef dünyamızın içinde bulunduğu çalkantılı koşullar ve karşı karşıya olduğumuz siyasi tehlikeler, bu önemli eseri yeniden gündeme taşıdı. Kitap, şu sıralar yeniden büyük bir ilgiyle okunuyor ve kitapçı raflarını dolduruyor.

Tiranlık Nedir ve Neden Tehlikelidir?

Tiranlık, en basit tanımıyla, bir kişinin veya küçük bir grubun, halkın iradesini hiçe sayarak, baskı ve zor kullanarak iktidarı ele geçirmesi ve sürdürmesidir. Tarih boyunca pek çok farklı tiranlık örneğiyle karşılaşılmıştır. Bu rejimlerin ortak özelliği, insan haklarının ihlal edilmesi, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, hukukun üstünlüğünün ortadan kaldırılması ve toplumsal huzurun bozulmasıdır. Tiranlık, sadece siyasi bir rejim değil, aynı zamanda bir zihniyet sorunudur. Bu zihniyet, hoşgörüsüzlüğü, farklılıklara tahammülsüzlüğü ve şiddeti meşrulaştırır.

Tiranlıkların en belirgin özellikleri şunlardır:

  • İfade özgürlüğünün kısıtlanması
  • Basın özgürlüğünün engellenmesi
  • Siyasi muhalefetin bastırılması
  • Hukukun üstünlüğünün ihlal edilmesi
  • İnsan haklarının ihlal edilmesi
  • Toplumsal kutuplaşmanın körüklenmesi

Türkiye İçin Tiranlık Tehlikesi Var mı?

Snyder'ın kitabı, sadece ABD için değil, tüm dünya için geçerli olan evrensel prensiplere işaret ediyor. Türkiye gibi demokrasisi kırılgan olan ülkelerde, tiranlık tehlikesi her zaman mevcuttur. Özellikle son yıllarda yaşanan siyasi gelişmeler, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, yargı bağımsızlığının zedelenmesi ve toplumsal kutuplaşmanın artması, bu tehlikenin boyutlarını gözler önüne seriyor. Ancak, umutsuzluğa kapılmak yerine, Snyder'ın kitabında yer alan derslerden ilham alarak, demokrasiyi savunmak, insan haklarına sahip çıkmak ve hoşgörüyü yaymak mümkündür.

Türkiye'nin zengin kültürel mirası, farklı inanç ve düşüncelere sahip insanların bir arada yaşama tecrübesi, demokrasi için önemli bir potansiyel sunuyor. Bu potansiyeli harekete geçirmek, ancak bilinçli ve örgütlü bir mücadeleyle mümkün olabilir.

Snyder'ın kitabı, sadece bir uyarı değil, aynı zamanda bir çağrıdır. Demokrasiyi korumak, özgürlükleri savunmak ve tiranlığa karşı direnmek için hepimizin üzerine düşen sorumluluklar vardır. Bu sorumlulukları yerine getirerek, gelecek nesillere daha adil, daha özgür ve daha yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz.