
Demirtaş'tan Barış Çağrısı: Kilit Kelime Silah Değil Kardeşlik!
Selahattin Demirtaş, Edirne F Tipi Cezaevi'nden yazdığı makalelerle toplumsal barış, demokrasi ve kardeşlik üzerine önemli düşüncelerini paylaşmaya devam ediyor. Bu defa "sürecin muhasebesi"ni yaparak Türkiye'nin son bir yılda yaşadığı tarihi gelişmeleri değerlendiriyor. Tartışmaların yalnızca "silahsızlanma" ve "güvenlik" başlıklarına sıkışmasına farklı bir bakış açısı getirerek, sürecin esas anahtarının "silah" değil, "kardeşlik" olduğunu vurguluyor.
Demirtaş'tan Süreç Değerlendirmesi: Neler Yapıldı, Neler Yapılabilirdi?
Demirtaş, yazısında bir yandan atılan olumlu adımları takdir ederken, diğer yandan eksik bırakılan ve ihmal edilen "duyguda birlik" ihtiyacına dikkat çekiyor. Kardeşliğin yalnızca yasalarla değil, öncelikle kalplerde inşa edilmesi gerektiğini belirten Demirtaş, "neler yapabilirdik, neler yapabiliriz?" sorusunu samimiyetle gündeme getiriyor.
Demirtaş'ın T24'te yayınlanan yazısından bazı bölümler:
"Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve Abdullah Öcalan’ın inisiyatifleriyle son bir yılda önemli gelişmeler yaşandı, ciddi adımlar atıldı."
- Bahçeli’nin Ekim 2024’teki girişimi ve çağrısı
- Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı
- Erdoğan’ın süreci sahiplenmesi
- PKK’nin fesih kongresi
- TBMM’de komisyon kurulması
- Süleymaniye’de silahları yakma töreni yapılması
- PKK’nin Türkiye’den tümüyle çekilmesi
- SDG’nin Şam ile entegrasyon anlaşmasına varması
Demirtaş'a göre bu adımlar küçümsenmemeli ve hepsi Türkiye'nin iç ve dış güvenliğini yakından ilgilendiren ciddi, olumlu gelişmelerdir. Yani konunun "güvenlik" boyutunda, bir yılda büyük mesafe kat edilmiştir. Ancak Demirtaş, sürecin sadece "güvenlik" başlığından ve "güvenlik" başlığının da sadece silahtan ibaret olmadığını vurguluyor. Ona göre sürecin kilit kavramı "silah" değil, "kardeşlik"tir.
Kardeşlik Hukuku ve Duygusal Onarım
Demirtaş, silahın kardeşlik hukukunu zedelediği için öncelikle ortadan kalkması gerektiğini belirtiyor. Ancak bununla eş zamanlı olarak kardeşlik hukuku ve duygusunun da onarılması gerektiğini ifade ediyor. Bu konuda etkili ve sonuç alıcı tek bir adım bile atılmadığını söyleyen Demirtaş, yasal düzenlemelerden önce duygusal birliğin sağlanması gerektiğini vurguluyor.
"Yasa Meclis’ten önce halkın bilincinde yapılmalıdır." diyen Demirtaş, yasaların toplumda, halkta yapılması gerektiğini ve Meclis'in ise bu yasayı norma dönüştürdüğünü belirtiyor. Kardeşliğin yasalarının önce halkın bağrında, yüreğinde, benliğinde ve bilincinde yapılması gerektiğini vurgulayan Demirtaş, işin esasının ideoloji, teori, norm değil duygu olduğunu ifade ediyor. Kardeşlik önce duyguda kurulur, sonra Meclis onu yasaya dönüştürür.
Yasalardan Önce Duygusal Bağ Kurmak
Demirtaş, her şeyi yasaya bağlamanın ve yasalar çıkarıldığında tüm sorunların çözüleceği beklentisine girmenin büyük bir hata olduğunu belirtiyor. Meclis'in "Kürtler ile Türkler kardeştir ve birbirlerini sevmek zorundadırlar" şeklinde bir yasa çıkarması durumunda bile meselenin hallolmayacağını ifade ediyor. Kürt ile Türk'ün kardeş olduğunu, birbirlerini kardeş gibi sevmesi gerektiğini ancak son yüz yılın hataları nedeniyle araya kan, silah ve ayrımcılık girdiğini vurguluyor. Tamamı Türk ve Kürt analarının evladı olan binlerce insanın hayatını kaybettiğini ve öfkelerin, kırgınlıkların, nefretlerin biriktiğini belirtiyor. Bunları gidermek, yasımızı ve acımızı ortaklaştırmak, yaralarımızı karşılıklı sarmak, göz göze bakıp kardeşçe sarılmak, hüzün ve sevinç gözyaşlarını aynı anda dökmek yasadan çok daha öncelikli, yapıcı ve kalıcı olacaktır.
Selahattin Demirtaş'ın bu analizi, Türkiye'nin toplumsal barış ve kardeşlik yolunda ilerlemesi için önemli bir yol haritası sunuyor. Silahların susması kadar, kalplerin de birbirine açılması gerektiği gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor.












