18 Nisan 2025 Cuma

Enflasyon Canavarı Durmuyor! Faiz Artışları Çare Olmadı mı?

Türkiye ekonomisi, son iki yıldır uygulanan Ortodoks politikalarına rağmen enflasyonla mücadelede istenilen başarıyı elde edemedi. Yüksek faiz oranları ve çeşitli kısıtlayıcı tedbirler alınmasına rağmen, enflasyonun düşüş hızı beklentilerin altında kaldı. Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Mart ayında %2,46 artarken, yıllık bazda %38,10 olarak gerçekleşti. Bu durum, enflasyonun düşüş trendine girmesine rağmen hala yüksek seviyelerde seyrettiğini gösteriyor.

Yüksek Faiz Politikası ve Sonuçları

Ortodoks ekonomi politikalarının temelini oluşturan kemer sıkma tedbirlerinin en önemli aracı yüksek faiz oranlarıdır. Mayıs 2023 seçimlerinde %8,5 olan politika faizi, yeni ekonomi yönetimi tarafından enflasyonu düşürme hedefiyle kademeli olarak artırıldı. Mart 2024'e kadar süren bu artışlarla faiz oranı yaklaşık 6 kat artarak %50'ye yükseltildi. Merkez Bankası (MB), bu yüksek faiz oranıyla ekonomiyi soğutmayı amaçladı.

Ancak, enflasyon Mayıs 2024'te %75,45 ile zirveye ulaştıktan sonra düşüşe geçse de, MB faiz oranını sadece 7,5 puan düşürdü. Bu durum, kredi maliyetlerinin yüksek seyretmesine ve yatırımların yavaşlamasına neden oldu. Konut, araç ve ticari kredilerin yıllık maliyetleri hala yüksek seviyelerde bulunuyor. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun (PPK) 17 Nisan'da yapacağı toplantıda alacağı faiz kararı merakla bekleniyor.

Mevduat Artışı ve Kredi Kısıtlamaları

Yüksek faiz oranları, bankaların mevduat toplamını önemli ölçüde artırdı. Son iki yılda bankacılık sektörünün mevduatı iki katına çıkarak 21 trilyon TL'ye yaklaştı. Ancak, bu yüksek mevduat faizleri nedeniyle bankalar, topladıkları kaynakları uygun maliyetlerle krediye dönüştürmekte zorlanıyor. Bu durum, kredi almak isteyen sanayici, tüccar, ihracatçı, esnaf, çiftçi ve girişimcilerin işini zorlaştırıyor ve yatırımların yavaşlamasına neden oluyor.

Kredi alamayan işletmeler, öz kaynaklarıyla ayakta durmaya çalışırken, kredi almak zorunda kalanlar ise kazançlarının önemli bir kısmını faize ödemek zorunda kalıyor. Bu durum, ekonomik büyümeyi olumsuz etkiliyor ve enflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor.

Cari Açıkta İyileşme ve Rezerv Artışı

Son iki yılda makroekonomik verilerde bazı olumlu gelişmeler de yaşandı. Özellikle Türkiye'nin cari işlemler açığındaki iyileşme dikkat çekiyor. Mayıs 2023'te 55,6 milyar dolar olan yıllık cari açık, Aralık 2024 itibarıyla 9,97 milyar dolara geriledi. Bu iyileşmede ihracattaki artış ve ithalattaki gerileme etkili oldu.

Cari açıktaki iyileşme, para piyasalarında rahatlama sağladı ve Merkez Bankası'nın rezervleri 171 milyar doları aşarak rekor seviyeye ulaştı. Ancak, dolar kuru da aynı dönemde önemli ölçüde arttı. 1 Haziran 2023'te 20,8 TL olan dolar, 22 ayda 38 TL'ye yükseldi. Bu durum, ithalat maliyetlerini artırarak enflasyonu tetikleyebilir.

Yatırım ve Üretimde Zayıflama

Yüksek faiz oranları ve kredi kısıtlamaları, yatırımların azalmasına ve üretimin zayıflamasına neden oldu. Sanayiciler, yeni yatırım yapmakta zorlanırken, mevcut imkanlarla işlerini yürütmeye çalışıyor. Kapasite kullanım oranları son yılların en düşük seviyelerine gerilerken, sanayi üretim endeksi de düşüş gösteriyor. İmalat sanayisinde kapasite kullanım oranı Mart ayında %74,4'e geriledi.

Bu durum, arz-talep dengesinin sağlanmasını zorlaştırarak enflasyonla mücadeleyi olumsuz etkiliyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) de geçen ay 47,3'e gerileyerek Ekim 2024'ten bu yana en sert düşüşü kaydetti.

Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi enflasyonla mücadelede zorlu bir süreçten geçiyor. Yüksek faiz politikası, enflasyonu düşürmede yeterli başarıyı sağlayamazken, yatırımları ve üretimi olumsuz etkiliyor. Cari açıktaki iyileşme ve rezerv artışı gibi olumlu gelişmeler olsa da, dolar kurundaki yükseliş ve kredi kısıtlamaları enflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor. Ekonomi yönetiminin, enflasyonu düşürmek ve sürdürülebilir bir büyüme sağlamak için daha kapsamlı ve etkili politikalar uygulaması gerekiyor.

İlgili Haberler