
Kırılgan Sağlamlık: Engellilerin Uyarıları Neden Rahatsız Ediyor?
Engelli ve sağlam bireyler arasındaki ilişkilerde sıkça rastlanan hassas bir denge vardır. Bir engelli birey olarak, ayrımcı bir dil veya davranışı düzeltmek için yapılan uyarılar genellikle gergin bir atmosfere yol açar. Bu durum, ilişkide görünmeyen bir kırılmaya neden olur. Bu kırılma, bazen sessizlik, bazen gergin bir gülümseme, bazen de ilişkiyi zamanla kurutan bir mesafeyle kendini gösterir. Uyarılar sonrasında ilişkilerin eskisi gibi devam ettiği kişiler nadirdir. Bu yazıda, "kırılgan sağlamlık" kavramı üzerinden bu durumu anlamaya çalışacağız. Unutmayın, yazının sonunda kendi tepkilerinizi değerlendirerek kendi kırılganlığınızı da ölçebilirsiniz.
Sağlamlığın Ayrıcalığı ve Kırılganlık
Toplumda "normal," "doğru," veya "eksiksiz" olarak kabul edilen bir beden ve zihin hali vardır: sağlamlık. Ancak, engelli olmayan bireyler genellikle bu sağlamlık durumunun içerdiği ayrıcalık ve iktidarın farkında değildir. Bu farkındalık eksikliği, kişinin kendini doğal, tarafsız ve iyi niyetli bir pozisyonda görmesiyle daha da pekişir. Ancak, bu pozisyon sarsıldığında, örneğin bir engelli tarafından uyarıldığında, sağlamlık kırılganlaşır. Savunma, inkâr ve hatta kırgınlık gibi tepkiler ortaya çıkar. Yani, sağlamlık o kadar da sağlam değildir ve eleştiriye karşı direnci düşüktür.
Sağlamcılık, bir tür normalliğin tahakkümüdür. Bedensel ve zihinsel farklılıkları eksiklik, kusur veya "öteki" olarak kodlar. Bu sistemde, örneğin görme engelli bir birey olarak, sadece varoluşumla bile bu konfor alanını tehdit ederim. Eğer bu konforu rahatsız edecek şekilde konuşursam, kırılgan sağlamlık devreye girer.
Engelli ve sağlam bireyler arasında, üstü örtülü, söylenmeyen ama hissedilen bir hiyerarşi vardır. Sağlam birey bunu açıkça dile getirmese de, çoğu zaman bilir ve davranışlarını buna göre şekillendirir. Hatta bazen engelli birey de, farkında olarak veya olmayarak, bu hiyerarşiyi tanır ve ona göre davranır. Engellilikle ilgili dil, davranış veya tutumlar konusunda sağlam bireyi uyaran bir engelli birey, çoğu zaman bu hiyerarşik düzeni "ihlal eden" kişi olarak görülür ve bu durum karşısında görünmeyen ama keskin bir rahatsızlık doğar.
İyi Niyetin Maskesi Altında İnkar
İlk bakışta, sağlam bireylerin "Sizden öğreniyoruz, yanlış bir şey yapmaktan korkuyorum, ne olur beni uyar, beni düzelt, doğrusunu sen bilirsin" gibi ifadeleri olumlu gibi görünse de, çoğu zaman bir tür bağışıklık kazanma niyetini taşır. Kişi, baştan "hata yapabilirim" diyerek, sonraki her hatasında hoş görülmeyi, idare edilmeyi ve hatta mesele edilmemeyi bekler. Ancak, gerçekten uyarıldığında, niyetinin iyi olduğu, yanlış anlaşıldığı veya engellilerin bazen çok alıngan olduğu gibi savunma refleksleri devreye girer.
Bazen de çok abartılı bir özür mekanizması devreye girer: "Çok üzgünüm, çok utanıyorum, ne yaptım ben, Allah kahretsin beni!" Bu dramatik tepkiler, konunun gerçek anlamda anlaşılmasını değil, yeniden kapanmasını sağlar. Çünkü böyle büyük bir özürden sonra aynı kişiyi aynı konuda ikinci kez uyarmak artık daha zor hale gelir. Bir kişiyi aynı konuda birden fazla kez uyarmanız gerekirse, bu kez ilişki net bir şekilde gerilir, bozulur.
Kusursuzluk Yanılsaması ve Savunma Mekanizmaları
İşte bu kırılganlık, sağlam bireyin görünmez otoritesinin içten içe sarsıldığını hissetmesinden kaynaklanır. Engelli bireyin uyarısı, sağlam bireyin konumuna, hâkimiyetine bir tehdit gibi algılanır. Sanki sağlamlığına bir halel gelmiş, kusursuzluk iddiası bozulmuş gibi olur. Tam bir sağlamlık zaten mümkün değil, sürdürülebilir hiç değil. Bu kusursuzluk yanılsaması, kırılganlığı da beraberinde getiriyor. Çünkü sağlamcı birey, her an bozulabilecek, sorgulanabilecek bir zeminde durduğunu bildiği için kendini savunmaya alıyor ve savunma çoğu kez inkârla başlıyor.
İnkâr kalıpları da çok tanıdıktır: "Öyle demek istemedim, tamamen iyi niyetle söyledim, sen yanlış anladın, çok alıngansın, sen zaten biraz agresifsin, bu konuda çok hassas davranıyorsun, her şeye öyle bakarsak..." Aslında bütün bunlar, konuyu özünden uzaklaştıran kaçış yollarıdır. Engelliliğe dair söylediğimiz pek çok şey aslında oldukça açık, net ve basittir. Yıllardır aynı şeyleri söylüyoruz ama dönüşüm yavaş, çok yavaş. Oysa bu basitlik karşısında beklenen değişim neden bu kadar zor?
Bu sorunun cevabı, tam da yukarıda anlatılan kırılgan sağlamlıkta ve inkâr politikalarında saklıdır. Çünkü eşit ve açık bir iletişim kurmamızın önünde sağlam engeller vardır. Sağlamcılığın yalnızca bir ön kabuller bütünü değil, aynı zamanda bir ilişki biçimi olduğunu fark edebilirsek gerçek bir iletişim de kurabiliriz. Kim bilir, belki de gerçek bir eşitlikten bile söz edebiliriz.
Sonuç olarak, kırılgan sağlamlık kavramı, engelli ve sağlam bireyler arasındaki ilişkilerde sıkça karşılaşılan gerginliklerin ve iletişim sorunlarının altında yatan nedenleri anlamamıza yardımcı olur. Bu farkındalık, daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir toplum inşa etme yolunda önemli bir adım olabilir.